9 Ağustos 2016 Salı

bulaşık makinesi deterjanı


Bulaşık makinesi deterjanı



Tarifi vermeden belirtmek gerekir ki, bulaşık makinesi için verilen tarifler hemen hemen aynı şekilde orta derecede performans gösterdi. Ama yine de özellikle bulaşıkları makineye yerleştirmeden kaba kirini alanlar sonuçtan memnun kalabilirler. En azından bulaşıkların çok kirli olmadığı günlerde bu hazırladıkları deterjandan kullanırlar. (Çok sonradan farklı bir makinede denediğimde tariflerden daha iyi sonuçlar aldım. Meğer bizim makine yüksek sıcaklık ayarında, yeterli sıcaklığı sağlayamıyormuş.)

Tarif -1- Bulaşık Tozu
Yarım bardak kaya tuzu
Bir bardak boraks (tercihe bağlı)
1/3 bardak limon tuzu
Bir bardak karbonat (sodyum bikarbonat)
Bir bardak çamaşır sodası (sodyum karbonat)
20-30 damla limon veya portakal yağı (makine çalıştırılırken kaşıklık bölümüne limon kabuğu konulabilir.)

Sonradan topaklanma olmaması için, işleme kaya tuzuna, uçucu yağ eklenerek başlanır. Diğer malzemeler de ilave edilip tercihen açık havada karıştırmaya devam edilir. Karışım içindeki karbonat ve soda kararmaya sebep olacağından alüminyumlu kaplarda tarif kullanılmaz. Makinenin deterjan gözüne 1-1,5 yemek kaşığı hazırlanan karışımdan konur. Makinenin parlatıcı gözüne sirke konur. Tuz ayarı da en yüksek seviyeye getirilip, eksikliği halinde tuz bölümüne iri limon tuzu yada öğütülmemiş iri kaya tuzu konulabilir.

Tarif-2- Karatay Tarifi
1 bardak sıcak su
1 yemek kaşığı limon tuzu
Yarım yemek kaşığı karbonat

Bir bardak kaynar su içinde limon tuzu karıştırılır. Ardından taşırmamaya dikkat edilerek yavaş yavaş karbonat eklenip karıştırılır. Makinenin içine rastgele serpilerek , makine çalıştırılır.

Tarif -3- Sıvı- Jel Deterjan
8 ölçek boraks
4 ölçek çamaşır sodası
4 ölçek limon tuzu
6 ölçek sıcak su

Önce limon tuzunun tamamı sıcak suyun içinde tamamen çözülür. Boraks aynı şekilde tamamen çözülünceye kadar karıştırılır. Çamaşır sodası taşmamasına dikkat edilerek eklenir. Kullanırken yarım çay bardağı deterjan gözüne koyulur.

Tarif -4- Pratik tarif
Bir yemek kaşığı tepeleme karbonat ve bir yemek kaşığı tepeleme limon tuzu deterjan gözüne konur ve makine çalıştırılır.



Tarif -5- Arap Sabunlu tarifler
  • 2,5 yemek kaşığı (100 gr) arap sabunu bir kaba konur. Bir bardak suyun dörtte üçü arap sabununa eklenip karıştırılır. Oluşan köpük atılır. Bardakta kalan dörtte birlik su içinde de bir çay kaşığı sodamatik eritilerek arap sabununa eklenir. Kıvamı koyulaştırmak için iki-üç kaşık artırılabilir. Bulaşık makinesinin deterjan haznesi doldurularak kullanılır.
  • 1 tatlı kaşığı arap sabunu deterjan gözüne konur.

Arap sabununun yanmamış yağdan yapılmış, doğal ve parfümsüz olanı temin edilerek ve makine yüksek sıcaklıkta çalıştırılarak sonuç tekrar değerlendirilmeli.


Bulaşık parlatıcı
Makinenin parlatıcı gözüne sirke konulur, makinenin varsa parlatıcı ayarı yükseltilir.
Parlatıcı yıkamanın son aşamalarında uygulandığından, makine tarafından durulanmaya maruz kalmıyor. Bu nedenle parlatıcının sirke gibi doğal ve yenilebilir olması önemlidir. Zaten parlatıcıların tek işlevi de cam cilasını koruyarak mat görünmelerini engellemektir. Sık yıkamada da eninde sonunda kristal cam olanlar dışındaki çıkıp matlaşıyor zaten. 


Elde yıkama için alternatif;

  • Ev yapımı sıvı sabun kullanılabilir.
  • Arap sabunu doğrudan kullanılabilir. 

Bu uygulamalar, cilde zarar vermez. Kolay ve çabuk durulanır. Kalıntı bırakmaz. 

Makine Temizleyici
Deterjan gözüne bir-iki yemek kaşığı limon tuzu konularak iki-üç ayda bir kez bulaşık ve çamaşır makinesi çalıştırılır.


Notlar:

Karışıma az miktarda hardal tozu eklemek yağ kalıntılarına karşı daha etkili sonuç alınmasını sağlar.
Boraks şart değildir. Boraksın kullanımıyla hedeflenen hastalık etkenleri zaten cam ve porselen ürünlerde yaşam şansı bulmaz. 
Deterjanlardaki fosfor oranı üç ile çarpıldığında fosfat oranına ulaşılır.
Kimyasal deterjanlarla yıkanan bulaşıkların tam olarak durulanması için, altı ton su ile durulama yapmak gerekiyor. (Prof. Reşat Apak)

İyi durulanmayan yemek kaplarından günde 75 mg kimyasal alındığı, bebeklerde bunun 250 mg'ye çıktığı saptanmış. Günde 35 mg'nin üstündeki dozlar hayvanlarda iltihabi ve atrofik değişiklikler yapıyor.
Doz miktarı, şebeke suyu özelliği, bulaşığın durumu, su sıcaklığı ve süresi ayarlanıncaya kadar tencere yıkanmamalı.
Makine filtresinde birikmiş yağlar iyice ve belirli aralıklarla temizlenirse, daha iyi sonuç alınır.


Şampuan - duş jeli - sıvı sabun - saç kremi


90 gram doğal sabun
500 ml su
1 adet papatya, ısırgan veya yeşil çay
20 damla kadar tercihen lavanta yağı benzeri uçucu yağ
1 tüp E vitamini
1 tatlı kaşığı kadar gliserin
1 tatlı kaşığı zeytinyağı



Sabun rendelenir. Kaynamak üzere olan suyun içine atılarak karıştırılmaya başlanır. Bir taşım kaynatıldıktan sonra ocağın altı söndürülür.




İçine saç bakımı için değerli olan bitkilerden bir poşet atılır. 10 dakika kadar özünü vermesi sağlanır. Soğumaya yakın diğer malzemeler de eklenip karıştırılır, en sonunda şişelenir.
Önceden kullanılan şampuan şişelerine veya sıvı sabun şişelerine doldurulabilir. Besleyici ve nemlendirici özelliğiyle cilt ve saç temizliği için kullanılacağı gibi, sıvı sabun olarak da kullanılabilir. Çabuk durulanır, elde kalıntı bırakmaz. Değişiklikten dolayı, saçın ve cildin uyumu için bir süre kullanmak gerekebilir. Uzun saçlı olanlar için aşağıda tarifi verilen saç kremi kullanılabilir.

Sıvı sabunun, şampuanın ve vücut sütü diye satılan ürünlerin etiketlerini internetten araştırma isteyenler için fotoğrafladım.  
vücut sütü




sıvı sabun
şampuan







 Notlar:
(Gliserin iyi bir nemlendirici olmasının yanında, nem tutucu ve kıvam vericidir. Doğal sabun dışındaki sabunlarda gliserin oranı çok az olduğundan, yapılan şampuan bir süre sonra tekrar katılaşabilir. Su ilavesi yapıp tekrar kullanabilirsiniz.) Doğal el sabunu ile yapacaksanız, ilave E vitamini, gliserin ve zeytinyağı şart değildir. Ölçüler kullanılan sabunun miktarına göre değişiklik gösterebilir.

Saç kremi:
Uzun saçlı olanlar için, ev yapımı şampuan sonrası saçları yumuşatmak ve parlatmak gerekebilir. Saç şampuanla yıkanıp durulandıktan sonra, yarım bardak ılık suyun içine iki-üç yemek kaşığı kadar doğal sirke konularak saça uygulanır. Bir-iki dakika bekletilip saç tekrar durulanır. Durulama sonrası sirke kokusu kalmaz, tercihe bağlı 3-4 damla lavanta, çay ağacı yağı benzeri bir uçucu bir yağ eklenebilir. Her seferinde saç kremi hazırlamamak için, istenirse kapaklı bir şişede yine belirtilen oranlarda artırılarak fazla miktarda hazırlanabilir.

Saç kremi niyetine uygulanıyorsa saç uçlarına sürülür, yoksa saç dipleri biraz daha hızlı yağlanabilir. Kepek sorununa yardımcı olması için saç diplerine de uygulanabilir. 

Sık yıkamak zannedilenin aksine, kepek sorununu daha da kötüleştirebilir. Saçınızdaki doğal yağları yok edip saç derisini iyice kurutan sert şampuanlardan kaçınmak gerekir. 







8 Ağustos 2016 Pazartesi

Adana klasiği: Şalgammm


Piyasadaki şalgamların büyük çoğunluğunda katkı maddesi olarak sodyum benzoat kullanılıyor. Bu kimyasal koruyucunun olası zararlarının yanında, şalgamın tadını da olumsuz etkilediği bir gerçek. Koruyucu madde eklenmeden yapılan şalgamların da uygun şartlarda üretilmediğine, plastik şişe içinde satıldığına, gün boyu güneş altında bekletildiğine şahit oluyoruz. İyisi mi şalgamımızı kendimiz yapalım. Böylece çok sağlıklı ve keyifli bir içecek olan şalgamı zaten kısıtlı olan içecek grubumuza dahil edebileceğiz. (Çok güçlü antioksidan deposu olduğu, laktik asit fermantasyonu ile oluştuğu, oksijensiz ve ışıksız bir ortamda fermente olduğu için bağırsağımızdaki ortama ayak uydurabilecek yararlı bakteriler içerdiği gibi bilgiler ilginizi çekiyorsa Taş Devri Akıllı Beslenme veya Vitamingiller grubunu ziyaret edebilirsiniz.)

Malzemeler
Yaklaşık 1,5 kg mor havuç (turuncu havuçla yaptığım ilk denemem başarısız oldu, belki de mayayı tam olarak ayarlayamadığım içindir.)
1 tane orta boydan büyükçe pancar
2 tane orta boyun altında şalgam turpu (çelem de deniliyor galiba)
4 yemek kaşığı kaya tuzu
1 yemek kaşığı toz şeker 
3 diş sarımsak
3-4 adet acı biber
1 tane limonun suyu (çeyrek çay bardağı kadar)
Maya olarak bulgur ve nohut, 1 yemek kaşığı yoğurt suyu
5 litrelik cam kavanoz

Şalgam turpu, pancar ve havuçların kabukları soyuldu, ince dilimler halinde doğranıp kavanoza konuldu. Üzerine belirtilen miktarlarda şeker, tuz, sarımsak ve acı biberler eklendi. (isteyen sarımsak ve acı biber yerine, sonradan yüzde on - yüzde otuz oranında sarımsaklı acı turşu suyu ilavesi yapabilir.) Maya olarak bir tülbentten yapılan bohça içine bir avuç kadar bulgur ve bir avuç kadar nohut konulup, bohçaya düğüm atılarak kavanozun içine bırakıldı. Yoğurt suyu eklendi. İki parmak kalınlığında boşluk kalacak şekilde kavanoz çeşme suyu ile dolduruldu. Çok iyi kapatılıp, güneş almayan gölge bir yere bırakıldı. Taşma riskine karşın altına tabak konuldu. 
Sadece ilk iki-üç gün kapak hafif aralanarak sıkışan hava bırakıldı. Diğer günler kapağı kapalı olacak şekilde bekletildi. Kışın oda sıcaklığında 30-40 güne kadar, yazın serin bir yerde 20 güne kadar fermantasyonun tamamlanması beklenebilir. Ben 20 günün sonunda açmıştım. Süre sonunda kötü tat oluşmaması için, bohça çıkarılıp atılacak. Oldukça lezzetli, içimi keyifli bir içecek oldu. Süzerken tülbent kullanmaya bile gerek kalmadı, kavanozun küçük deliğinden rahat bir şekilde süzdüm. 3,5 litre kadar şalgam çıktı. Şişe ve kavanozlara boşaltılıp 2-3 ay buzdolabında durabilecek. (Bu yıl Ali Çerçer'in kefir altı suyu, bira suyu ve ekşi maya ile yaptığı şekliyle de yapmaya çalışacağım.)



Baldan tatlı: Sirke


Başlangıç yazımda belirtmiştim ama sirke konusunda adını tekrar anmadan geçmek olmaz. Taş Devri Akıllı Beslenme grubundan Ali Çerçel Bey'le tanışınca elma, nar ve üzümle başlayan sirke sevdası kiviye kadar uzandı. Sirkenin sadece bedava olduğu zaman değil, her zaman baldan tatlı olduğunu onun sayesinde anladım.:) Grubunun ve onun inanılmaz özverisine tanık oldum. Zerdeçal tüketiminden, zeytin kurmaya, turşu kurmadan, baharat karışımları hazırlamaya, kemik suyu yapımından, şalgam yapımına kadar geniş bir yelpazede karşılıksız bir şekilde ve sabırla herkese yetişme çabası beni çok etkiledi. Emekleri için Ali Çerçel'e tekrar çok teşekkür ediyorum.

Sirke sözcüğünü ilk olarak Oğuzlar kullanmış. Farsça'da "ekşi" anlamına gelmektedir. İngilizce vinegar (sirke), Fransızca vinaigre kelimesinden gelir ve "ekşi şarap" demektir. Sirke aslında ekşimiş şaraptır. 

İçinde araştırmalarını sirke ve kefir üzerinde yoğunlaştıran Prof. Dr. Zeynep Banu Seydim'in de bulunduğu Süleyman Demirel Üniversitesi Teknokent ekibi, sirkenin kalsiyumun emilimine, astım ve solunum hastalıklarına, varis ve nasırlara, sivilce, akne ve egzama gibi cilt hastalıklarına, uyku problemlerine, saçta kepek problemine, güneş yanıkları sonrası ağrıya, kan basıncına ve insüline, özellikle elma sirkesinin zayıflatmaya, HDL kolesterole ve trigliseride, özellikle nar sirkesinin boğaz ağrısına ve öksürüğe olumlu etkileri olduğunu belirtmiş. Pastörize edilerek veya damıtılarak üretilen sirkelerin, yüksek sıcaklıktan ötürü değeri azalır. 

Piyasadaki sirkelerin yapım aşamasında E260 olarak tanımlanan asetik asit konur, E223 olarak tanımlanan antioksidan- sodyum metabisülfit- katılır.



Üzüm Sirkesi

İlk kez sirke yapımına başlayacak olanlar için üzüm iyi bir tercih olacaktır. İçindeki şeker miktarının yüksek olması nedeniyle başarı şansı yüksektir. Üstelik malzeme olarak sadece üzüm yeterlidir. Ben kokulu üzüm kullandım (isabella). Elma sirkesinde olduğu gibi mayalanmaya yardımcı olacak nohut, bal, doğal sirke, sirke anası vb. malzemelere ihtiyacınız şart değildir. Yine de oluşum sürecini biraz daha kısaltmak, küflenme riskini azaltmak için beş-altı nohut veya yarım çay bardağı kadar doğal sirkeyi maya olarak kullanıp kavanoza koyabilirsiniz.

5 litrelik kavanozun yaklaşık üçte ikisi kadarına yıkanmış, süzülmüş ve dallarından ayrılmış üzüm taneleri konulur. İstenirse üzüm taneleri yumrukla biraz sıkıştırılıp ezilebilir. Kavanozun ağzında on santimetreye yakın bir boşluk kalacak şekilde, üzümlerin üstü kaynatılıp soğutulmuş suyla doldurulur. Kavanoz kalın bir tülbentle kapatılıp etrafına paket lastiği geçirilir. Yaklaşık on-on beş gün sürecek alkolleşme aşamasının her gününde bir-iki kez kaşıkla karıştırılarak, üstte kalan üzüm tanelerinin ıslanması ve böylece küflenmenin önüne geçilmesi sağlanır. 

Üzüm taneleri bu ilk aşamanın sonunda suyun altına çöker ve artık karıştırma işlemi sonlanır. İkinci aşama, artık sirkeleşmeyi sağlayacak olan bakterilerin rol aldığı bir devredir. Kavanoz yine tülbentle kapalı olacak şekilde ve gölge yerde bekletilmeye devam edilir. Yaklaşık iki ay içinde sirkenin üzerinde tek parça halinde, jölemsi, deniz anası görünümünde bir katman oluşmaya başlayacak ve gittikçe bu katman kalınlaşacaktır. 

İsteyen iki ayın sonunda sirkeyi süzüp, şişeleyerek kullanmaya başlayabilir. İsteyen daha kaliteli ve keskin bir sirke için, uzun süre bekletebilir. Şişeleme sırasında fermantasyonun artık tamamlanması ve böylece tortu oluşumunun, sirke anası oluşumunun engellenmesi isteniyorsa, her bir litrelik şişe için yarım çay kaşığı kaya tuzu ilavesi yapılır. Bu şekilde serin ve gölge bir yerde sirkeler saklanabilir.


Elma Sirkesi

Elmalar yıkandıktan sonra beş-altı parçaya ayrılarak, 2-3 saat bekletilip kararması sağlanır. Kavanozun yaklaşık yarısından biraz fazlası veya üçte ikisi dolacak şekilde parçalanmış elmalar eklenir. Kavanoza ağzında on santimetre kadar boşluk bırakacak şekilde klorsuz kaynak suyu yada kaynatılıp soğutulmuş su ilavesi yapılır. Şart olmasa da oluşumu hızlandırmak için veya meyve yeterince tatlı değilse 1-2 yemek kaşığı bal yada şeker ilavesi yapılabilir. Yine oluşumu hızlandırmak için 5-10 tane nohut da atılabilir. Son olarak çeyrek çay bardağı kadar doğal sirke veya küçük bir parça sirke anası ilavesi yapılır. Kavanozun ağzı tülbentle kapatılıp, paket lastiğiyle tutturulur. Bu şekilde oda sıcaklığında, güneş almayan bir yerde beklemeye alınır. Yaklaşık ilk 10-15 gün köpürme ve alkolleşme aşamasıdır. Suyun üzerinde kalan elmaların küflenmemesi için,  her gün 1-2 kez kaşıkla karıştırılır. 

Bu 10-15 günün sonunda artık elmalar dibe çökecek ve karıştırmaya hiç gerek kalmayacaktır. Artık sirke bakterilerinin devreye girip çoğalmaya başlayacağı ikinci aşamaya geçilir. Yine kavanozun ağzı tülbentli olacak şekilde ortalama 2 ay kadar gölge yerde ve oda sıcaklığında bekletilmeye devam edilir. Hatta orada ne kadar unutulup bekletilirse sirke o kadar kaliteli hale gelir. Kavanozun üstünde bir santimetre kalınlığa varan tabaka halinde sirke anası oluşacaktır. 
Sirkeyi şişelemek istediğimiz zaman süzüp, bir litrelik kapalı cam şişelere alıp serin bir yere koyarak kullanmaya başlayabiliriz. Fermantasyon işlemi devam edeceği için şişede tortu ve ince bir tabaka halinde yine sirke anası oluşumlarının görülmesi normaldir. Bu durumun yaşanması istenmiyorsa, şişeleme sırasında, her bir litrelik şişeye yarım çay kaşığı kaya tuzu atılarak fermantasyon sonlandırılabilir.

uzun süre dayanması için pH en az 4 olmalı
Notlar:
  • Sirke kurulurken elmalar parçalanıp karartıldıktan sonra püre haline getirilerek de kullanılabilir.
  • Sirke veya sirke anası ilavesi, en başta değil ikinci aşamaya geçtikten sonra yapılabilir. 
  • Elmaların buzhane olmaması, kepekli olmaması, mevsiminde ve ilaçlanmamış olması sirkeleşmenin gerçekleşmesinde etkilidir.
  • Bal ilavesi yapılacaksa sirke bakterilerinin çoğalmasını yavaşlattığı için kestane balı kullanılmaması gerekir. 
  • İsteyen iki ayın sonunda sirkeyi süzüp kullanmaya başlayabilir. İsteyen daha uzun süre bekletebilir. Sirke anası, bir sonraki yılın sirke yapımları için, kapalı bir kapta ve üzerini kapatacak kadar sirke içinde maya olarak  buzdolabında saklanabilir yada bir tabak içinde birkaç saat bekletilip sirkeye dahil edebileceğimiz suyunu bıraktıktan sonra atılabilir. 
  • Sirke kurduğumuz dönemdeki sıcaklık, oda sıcaklığından düşükse, yani kış dönemine giriliyorsa sirkeleşme için en az 6 ay gerekebilir. 
  • Çoğu internet sitesinde, televizyon programlarında belirtildiğinin aksine tuz en son şişeleme aşamasında eklenmelidir.
  • Karıştırma işlemi için yine çoğu kaynakta belirtildiğinin aksine, metal kaşık da kullanılabilir. Çünkü günümüzde kaşıklar çelikten yapılmıştır ve metal salınımına uğramaz. 


Nar Sirkesi

Seçtiğimiz nar yeterince tatlıysa, harika bir sirkemiz olacak demektir. Üstelik bir de Akıllı Beslenme Taş Devri tarifine göre kabuğuyla birlikte yapıyorsak şifalı bir yolculuk başlamış demektir. Yapımı kolay ve keyifli bu sirkenin yapımı için üzüm ve elma sirkesindeki esaslar dikkate alınır.

Saccharomyces adlı maya mantarları -funguslar- yine ilk aşamada meyvenin şekerini alkol ve karbondioksite dönüştürür. Bunu kavanozdaki köpürmeden ve kokusundan da anlayabiliriz. İlk üç-dört gün meyve kabuklarında kendiliğinden bulunan bu maya organizmaları, ağzı tülbentle kapalı olan kavanozda, oksijeni bol bu ortamda çoğalacaktır. Üç-dört günün sonunda istenirse kavanozun ağız kısmına hava kilidi, balon, eldiven vb. takılarak hava girişi mümkün olduğunca engellenir. Böylece havadan oksijen alamayan maya kolonileri, meyvedeki şekerden oksijeni almaya çalışacak ve bunları alkole ve karbondioksite çevirecektir. Hava sıkışması başlayınca eldiven veya balon kullanılan durumlarda her gün bir iki kez hava çıkışına izin verilir. Gaz çıkışı bitimi on-yirmi gün içinde tamamlanıp ikinci aşamaya geçilir. Bu aşamada artık mayalar, ortamda şeker tükendiğinden besinsiz ve oksijensiz kalırlar, görevi sirkeleşmeyi sağlayacak olan asetik asit bakterilerine devrederler. Artık havadaki veya kattığımız doğal sirke içindeki asetik asit bakterileri ortamda oluşan alkolü fermente ederek sirkeye dönüştürmeye başlar. Bu aşamaya ikinci fermantasyon yada asit fermantasyonu deniliyor. Sirke kokusu bu aşamada farkedilir.  

En az iki ay sonra nardan, kükreme ile -fermantasyon ile- sirke elde etmiş olunur. Şişeleme her bir litreye yarım veya bir çay kaşığı kaya tuzu ilave edilerek bitirilir. Şişeler tam dolu ve ağzı hava almayacak şekilde yapılır. Sirke oluşumu için en uygun sıcaklık 28-34 derecedir. 15 derecenin altında yavaşlayacağında kış dönemlerinde daha uzun süre -altı ay kadar- beklemek gerekir.


Armut Sirkesi

Armut sirkesi de benzer esaslar dikkate alınarak yapıldı. 














Kivi Sirkesi



Kiviler karbonatlı su içinde 15 dakika kadar bekletilip yıkandı. Kabuklarıyla birlikte parçalara ayrılarak kullanıldı. 29 Aralık'ta kurulan sirkenin ilk aşaması onaltı gün sürdü. 5 Ocak'ta ilk kez karıştırma gereği duyuldu, çünkü meyveler ancak suyun üstüne çıkıp köpürmeye başladı. Onaltıncı günde kiviler tekrar suyun altına indi ve suyun altına iner inmez beyaz örtüyle kaplandı, bu sirke anası hemen beş-altı gün içinde bir santim kalınlığa ulaştı. 25 mayısta şişelendi, pH 3 çıktı.

Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akbulut: ''Kivi demir yönünden de son derece zengin bir meyvedir, bu pek bilinmiyor. Kivinin son yıllarda kış aylarında sıkça tüketilmesi tavsiye ediliyor. Kivi, bağışıklık sistemini güçlendirmekte, vücudun zinde kalmasını sağlamaktadır. Lif açısından zengin olduğu için sindirim sisteminin çalışmasını kolaylaştırmakta, bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudun direncini artırmaktadır. Kış aylarında günde en az iki kivi tüketilmesini tavsiye ediyoruz.''
Kivinin taze olarak tüketiminin yanında meyvelerin işlenmesi ile püresinin de yapılabildiğini kaydeden Akbulut, ''Kivi'den meyve konsantresi, çayı, meyve suyu, reçel, marmelat, pekmez ve sirke türü gıda ürünleri elde edilmektedir. Bunlara ek olarak sabun, krem, şampuan gibi çeşitli kozmetik ürünler ve kişisel bakım ürünlerini içeren geniş bir yelpazedeki ürünlerin içerisinde meyvelerden elde edilen yarı mamullerin de kullanıldığı bilinmektedir'' dedi.
Bazı kaynaklarda, kivi sirkesinin böbreklerdeki taş oluşumunu engellediği, idrar yollarını temizlediği belirtilmektedir.


Turunç Sirkesi

Üzüm, elma, nar dışındaki meyvelerden de olumlu sonuç alınca, sonunda turunç meyvesini deneme cesaretini de kendimde buldum. Limon gibi içindeki asit oranının maya bakterilerinin gelişimine izin vermeyeceğini düşünüp, işi daha da ciddiye aldım ve ilk aşamada daha fazla alkolleşmesini sağlamak için kapalı sistemi eldivenle kurdum. Başlarda sirke anası ince bir tabaka halinde oluşmaya başladıysa da uzun süre geçmesine rağmen sirke kokusu alamadım, üstte biriken tabaka da dağılınca şüphelerim artı ve atmak zorunda kaldım. Belki bir daha ki sefere, turunç veya limon sirkesi yaparken üstüne fazlaca şeker veya bal ilavesi yapılarak denenebilir. 


Sırada alıç sirkesi, hünnap sirkesi, böğürtlen sirkesi yapımı var...






















7 Ağustos 2016 Pazar

Nar ekşisi değil: Turunç ekşisi


Parfüm yapımı denemesi için annemden bir tane turunç istemiştim. Annem bir yerine, içi dolu turunç poşetini elime tutuşturunca, kalan turunçları atmaya kıyamadım. Tıpkı narda olduğu gibi ekşisinin yapıldığını öğrenince hemen işe koyuldum. 
Turunçlar önce sirke, sonra karbonat içinde olmak üzere toplam yarım saat kadar bekletilip yıkandı. Turunçlar meyve sıkacağında sıkılarak, yaklaşık 1,5 litre kadar turunç suyu elde edildi. Meyve sıkacağından tencereye aktarılırken süzgeçten geçirilip posasından ayrıldı. Posasından ayrılan turunç suyu, kısık ateşte yaklaşık 1,5 saat kaynatılıp içindeki fazla suyu buharlaştırıldı. Kaynatılırken çok şart olmasa da arada karıştırıldı. Kaynatma işini daha da uzatıp karamelize etmemek, siyahlaştırmamak gerekir. Bu işlem sonunda cam şişeye aktarıldı. Çıkan 1 tane 33 cl'lik ve bir çay bardağına yakın turunç ekşisi biraz soğuyunca buzdolabına alındı.


Kalbi kuvvetlendirdiği ve ferahlattığı, iştahı açtığı, susuzluğu giderdiği kaydedilmektedir. Ayrıca ishal ve kusmayı keserek çarpıntıyı önlediği, turunçtan yapılan bu şurubun, mide yanmalarına karşı faydalı olduğu, zekayı geliştirdiği belirtilmektedir. Ben işin bu kısmını uzmanlara bırakıp, turunç ekşisinin limonun girdiği her yere girebildiğini, elinizde salatalara dökebileceğiniz hazır bir sos olacağını söylemekle yetineyim.
(İnternette gördüğüm mantıklı gelen bir tavsiye: Çok yapılıp kavanozlara alınacaksa, domates konservesinde olduğu gibi kavanozlara sıcakken doldurulur, kapağı kapatılıp başaşağı çevrilir. Soğuyana kadar üzeri örtülü bekletilir. Sonra ters çevrilip serin ve karanlık bir yerde bekletilir.)

Sağlıklı kemik, sağlıklı eklem, sağlıklı cilt için: Kemik Suyu

Malzemeler:
1,5 kg kuzu kemiği
5 litrelik tencere
defne yaprağı
İki tutam kereviz sapı
elma sirkesi



Kemikler soğuk sudan geçirilip tencereye konulduktan sonra, üzerine dolana kadar su doldurulur. Kapak açık şekilde kaynama başladıktan 2-3 dakika sonra, tencere içindeki su dökülür. Kemikler de soğuk sudan geçirilip yıkanır. Bu şekilde kemiklerin üzerinde bulunan ve suya ağır bir koku veren pıhtılardan uzaklaştırılmış olur. 

Aslında kaynama sonrası suyu dökmeden, üstte biriken pıhtılar kevgirle de alınabilirdi ama bu yöntem daha etkili ve pratik oldu. Tekrar kaynatmak üzere tencere suyla doldurulur. Suyun değiştirilmesinden dolayı, kokunun belirgin şekilde azalmış olduğu görülür. Yine de iki tutam kereviz sapı ve 4-5 tane kuru defne yaprağı eklenebilir. En kısık ayarda artık kapağı kapalı olarak 5 saat kaynatılır.
Yaklaşık 5 saatin sonunda boş bir tencerenin içine süzgeç konularak, sıvı içeriği bu tencereye alınır. Balkonda soğumaya bırakılır, bu aşamada içine bir yemek kaşığı kadar kaya tuzu atılır. (Öncesinde atılması çözünmeyi zorlaştırıyor. Tahminim tuz da bir mineral olduğu için, kemikteki mineraller doyma noktasına ulaşıp sıvı içinde çözünmekte zorlanıyor.) Soğuyunca katılaşması için buzdolabına aldım. Bu süre 6-12 saat sürebilir. Çeşitli miktarlarda poşetlere alarak her hafta birini kullanabilecek şekilde derin dondurucuya attım.

Süzgecin üstünde kalan kemikler tekrar ilk tencereye atılıp, bu kez biraz daha az kaynar su ilave edilerek içine çeyrek çay bardağı kadar elma sirkesi katılır. Normalde sirke ilk partide de katılabilirdi ama ikinci postada da jelimsi katılık oluşsun diye bu aşamada katılması katılması daha mantıklı olur. Bu son partide bir büyük soğan beş-altı parçaya bölünüp içine atılır. Yine yaklaşık 5 saat kaynatılır. Bu parti böylelikle, öncekinden farklı olarak sirkeli ve soğan özlü olmuş olur. Bir tatlı kaşığı da tuz eklenir. Yine aynı aşamalardan geçirilerek derin dondurucuya atılır. Aslında bu parti yada bunun hemen sonrasında yapılacak üçüncü son parti, hemen o günün kemik çorbası olarak da yapılıp tüketilebilir. Sirke kalojen miktarının artmasına ve daha çok mineral çözünmesine yardımcı oluyor. Kaynama süresi istenirse daha da artırılabilir.

(İçeriğindeki kalsiyum, magnezyum ve fosfor ile kemik oluşumu, büyümesi ve tamiratına katkısı, içeriğindeki jelatin sayesinde bağırsak geçirgenliğini azaltmaya katkısı, iyi bir mineral takviyesi olması, içeriğindeki kollajen ve jelatin sayesinde hem eklem ağrısı ve iltihabını (enflamatuarı) önlemesi hem de cilt, saç ve tırnak sağlığını mükemmelleştirmesi, canlandırması gibi ayrıntılar ilginizi çekiyorsa Taş Devri Akıllı Beslenme grubunun sayfasına başvurabilirsiniz.)
https://www.facebook.com/groups/1432253813659587/search/?query=kemik%20suyu


Sıvı Altın'ın meyvesi: Zeytin


Girit Adası'nda bulunan dünyanın en yaşlı zeytin ağacı. Ağacın yaşı tam olarak hesaplanamıyor; fakat yaşının 2000 ila 4000 arasında olduğu düşünülüyor.
Girit Adası’nda bulunan dünyanın en yaşlı zeytin ağacı. Ağacın yaşı tam olarak hesaplanamıyor; fakat yaşının 2 bin ila 4 bin arasında olduğu düşünülüyor.

Zeytin ağacına ilişkin bugün elimizdeki en eski veri, Ege Denizi'ndeki Santorini Adası'nda yapılan arkeolojik çalışmalara dayanıyor. Bu çalışmalarda 39 bin yıllık zeytin yaprağı fosilleri ortaya çıkarıldı. Kuzey Afrika'daki Sahra Bölgesi'nde gerçekleştirilen arkeolojik araştırmalarda ise Milattan Önce 12 bin yılına ait zeytin ağacı bulgularına rastlandı. Ancak ilk zeytin hasadının ne zaman ve hangi uygarlık tarafından yapıldığı bilinmiyor.

Cevaplandırılamayan sorular bizi; zeytin, zeytin hasadı ve zeytinyağıyla ilgili efsanelere daha çok kulak vermeye çağırıyor.


Eski Yunan'da tanrıların başı Zeus, insanlığa en değerli armağanı veren tanrı ya da tanrıçanın yeni kurulan şehrin hükümdarı olacağını ilan eder. Bunun üzerine deniz tanrısı Poseidon barış ile bilgelik tanrıçası Athena mücadeleye girişirler. Poseidon, üç dişli çatalını bir kayaya saplar ve insanları uzak yerlere götürecek,savaşlar kazanacak olan "atı" yaratır. Athena ise mızrağını yere saplayarak bir "zeytin ağacına" dönüştürür. Şehir halkı bu zeytin ağacının büyük bir zenginlik ve bereketin kaynağı olduğuna karar verir ve Athena' nın onuruna şehre "Atina" adı verilir. Bugün bile efsanenin olduğu kabul edilen yerde bir zeytin ağacı durur. Bütün zeytin ağaçlarının Athena' nın yarattığı bu zeytin ağacından çoğaldığı söylenir.

İlk efsane: Nuh Tufanı


Eski Ahit'te yer alan efsanelerden biri, Hazret-i Nuh ve tufandan bahseder. Yarattığı ademoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Hazret-i Nuh'a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Hazret-i Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu zaman Hazret-i Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercin salar. Sular çekilmediği için güvercin gemiye döner. Hz. Nuh, yedi gün sonra güvercini tekrar salar. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi olur. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.  http://zeytinagaci.blogcu.com/zeytin-agacinin-oykusu-efsaneler-zeytinin-tarihcesi/4315302

Elimde siyah zeytin yapımıyla ilgili iki ayrı tarif mevcut.
Verdiğim geleneksel tarifin dışında, daha az tuzlu tercih edenler Taş Devri Akıllı Beslenme grubundan Ali Çerçel'e ait tarife bakabilirler.
https://www.facebook.com/groups/1432253813659587/permalink/1699438656941100/


Zeytin yapımı:
1 kg zeytin
80-90 gram kaya tuzu

Zeytinler sudan geçirilip tozundan arındırılır. Zeytinlerin ıslaklığı, bir süre bekletilip giderildikten sonra cam kavanoza alınıp, kapağı kapatılır. Bu şekilde 15-30 gün içinde olgunlaşması beklenir. Bu süre içinde kavanoz ara sıra çalkalanarak, zeytinlerin siyah-acı suyunu bırakması sağlanır. Süre sonunda tadına bakıldığında kıvamına gelmişse, tüketilen miktar kadarı sudan geçirilip fazla tuzu alınarak tüketmeye başlanabilir. Bekledikçe tadı güzelleşecektir.


6 Ağustos 2016 Cumartesi

Vücut Kremi


52 gram shea yağı
52 gram kakao yağı
52 gram hindistan cevizi yağı
4 tatlı kaşığı üzüm çekirdeği yağı
4 tatlı kaşığı argan yağı
1 tatlı kaşığı zeytin yağı
1 tatlı kaşığı jojoba yağı
Yarım çay kaşığı E vitamini
Tercihe bağlı uçucu yağ (10 damla yasemin, 10 damla vanilya yağı)

Katı yağlar benmari usulü eritilir. Diğer malzemeler eklenip karıştırılır. Biraz ılıyınca uçucu yağlar eklenir ve bir saat kadar kıvam alması için buzdolabında bekletildikten sonra kullanıma hazır olur. Serin bir yerde saklanır.

Adını duyunca yüzünü ekşitme, yumuşa! Yumuşatmak için sirke

Çamaşır makinesinin yumuşatıcı gözüne yarım çay bardağı kadar elma sirkesi konulur. Yumuşatıcı özelliği dışında, makine sirkeyi son durulama suyuyla birlikte aldığından ekstra hijyen de sağlayacaktır. Çamaşırlar asıldıktan sonra sirke kokusu hissedilmez ama yine de yumuşatıcı gözüne sirke koyulurken üzerine 5-6 damla lavanta yağı gibi uçucu yağlar eklenebilir. 

Pişik kremi


1 kahve fincanı hindistan cevizi yağı
Yarım kahve fincanı shea yağı
Pişik sorunu ağırsa bir tatlı kaşığı çinko oksit

Not: Sadece hindistan cevizi yağı, shea yağı veya jojoba yağı da kullanılabilir. Bir çorba kaşığı papatya ve bir çorba kaşığı aynısafa çiçeği hindistan cevizi yağı içinde bir süre ısıtılıp özleri alındıktan sonra süzülür. Sonra sıcak yağın içine shea yağı eklenir, kullanılacaksa çinko oksitin de çözünmesi sağlanır, sonra kıvam alması için soğutulur. Sonradan oda sıcaklığında da kıvamını koruyacaktır. Bebeğin temiz cildine istenilen sıklıkta uygulanır.

Güneş Kremi = Güneş Koruyucu

Malzemeler:
Yarım fincan hindistan cevizi yağı
yarım fincan shea yağı
1-2 çay kaşığı rendelenmiş balmumu
1 çorba kaşığı susam yağı
3-4 adet E vitamini kapsülü
10 damla okaliptus yağı (çay ağacı yağı kullandım)
10 damla lavanta yağı
1-2 çorba kaşğı çinko oksit

Katı yağlar benmari usulü eritilir. Çinko oksit eklenir ve iyice karıştırılır. Kapağı kapatıldıktan sonra da birkaç dakika hızlıca karıştırılır, böylece sonradan topaklanması engellenmiş olur.
Karışım biraz soğuduktan sonra E vitaminin ve kalan yağları ekleyin. Son bir kez karıştırın.
3 yaş altı için kullanılacaksa okaliptus yağını listeden çıkartın.
Lavanta yağı yerine farklı uçucu yağlar tercih edilecekse, turunçgillerden elde edilen uçucu yağlar ışığa karşı hassasiyet oluşturabileceği unutulmamalıdır.
Güneşte sorunsuz kalınabilen süre kişiden kişiye değişebilir. (cilt rengi vb. durumlardan dolayı) Sorunsuz kalınan süre 10 dakika ise, UVB koruma faktörü 12 SBF olan bir krem bu süreyi 12 katına çıkaracak demektir. (Ancak UVA'dan ne kadar süre koruyacağını göstermez.)
Karışım içinde kullanılan 1 yemek kaşığı çinko oksit, 12-15 SPF etkisindedir.
Kapaklı bir cam kavanozda yapılıp bir sezonda tüketilmesi tavsiye edilmektedir.
Güneşe çıkmadan bir süre önce veya suya girdikten, terledikten sonra uygulayın. Krem vücudunuzda ince bir katman oluşturacak. Zaten korumayı da bu fizksel katman sağlamaktadır.
Zehirsiz Ev'den alınan bu tarifin dışında, 20 SPF olan nar çekirdeği yağı da düşünülebilir.

Önemli not: 

  • Son günlerde güneş koruyucularının içindeki zararlı maddelere dikkat çekilmektedir. 
  • Güneş ışığından en çok yararlanılabilecek saatin bilinenin aksine ışınların dik açıyla geldiği öğlen saatleri olduğu bildirilmektedir. 15-20 dakika cam, bulut vb. araya girmeden bu ışığı almanın yararlarınılması gerektiği son yıllarda oldukça sık konu edilmektedir. Bu yüzden koruyucu kullanmadan önce bu ışıktan istifade etmek gerekir.

Burun spreyi: sinüs yıkama solüsyonu



240 ml oda sıcaklığında içme suyu
1 çay kaşığı kaya tuzu
1 çay kaşığı karbonat
İsteğe bağlı 4-5 damla çay ağacı yağı (sinüslerdeki bakterileri öldürerek iyileşmeyi hızlandırıyor. Kuvvetli olduğundan birkaç damladan fazla kullanılmaması gerektiği tavsiye ediliyor.)

Malzemeler şişenin içine konulur ve çalkalanır. Kullanırken lavabonun önünde başınızı hafifçe öne eğin.Solüsyonu burun içine püskürtün. Solüsyon diğer burun deliğinden akmaya başladığında burundan nefes vererk sinüslerin boşalmasına yardımcı olun.

Piyasadaki ürünlerle aynı içeriktedir. Sadece çok daha ekonomik olması bakımından tarif verilmiştir. Her sağlık ürününde olduğu gibi doktor tavsiyesiyle kullanılması gerekmektedir.
Burun içerisinin tuzlu su ile yıkanması, el-yüz temizliğinden sonraki en önemli korumadır.
Sprey sistemleri kullanılacaksa, basınçlı suyun kulağı zedelememesi için kafayı yan çevirmek, ağzı açık tutmak yararlı olacaktır.

Link: 
KBB Feruh Yılmaz
Ahmet Küçükusta

Çamaşır deterjanı - Çamaşır yumuşatıcı

Önceden renkli ve beyazlar için ayrı ayrı formüllerde kullanıyordum. Bu kez Zehirsiz Ev'in tarifiyle her ikisi için de aynı formülü uyguluyorum. 


Renkli Çamaşırlar
Kullanmadan önce şuna karar vermek gerekiyor: 
Ya çok para verip organik bir deterjan alacağım. 
Ya piyasa deterjanlarını kullanıp çamaşırımdaki kirleri, ter kokusunu ve hatta inatçı lekeleri yok edeceğim ama zararlı kalıntıları suya ve elbiselerin üzerinde bırakacağım.
Ya da ev yapımı deterjan kullanarak kirleri ve ter kokusunu yok edip, leke çıkarmada zorlanacağım ama zararlı kalıntı bırakmayacağım. Kısacası doğal deterjanlar kir, mikrop sökücüdür ama leke sökücü değildir. Zaten piyasa temizleyicilerin leke çıkarma marifetini, ancak zararlı maddeleri kullanma marifetiyle yapabildiği gerçeğini kabullenmek gerekir.


Bu yüzden leke barındırmayan renkliler için doğal ev yapımı deterjanlar gönül rahatlığıyla kullanılabilir. Lekeliler için performans ön yıkama durumuna, makinenin özelliğine göre değişebilir.


Hazırlanışı:
  • 1 bardak ince rendelenmiş zeytinyağı sabunu (yaklaşık 85 gram geliyor)
  • 2 bardak çamaşır sodası (sodyum karbonat)
  • 2 bardak boraks (240 gram geliyor)
  • 15-20 damla uçucu yağ 
Malzemeler tercihen açık havada karıştırılır. Deterjan gözüne konurken başta yaklaşık 3 yemek kaşığı kullanılır, doz zamanla ayarlanır. Renkli çamaşırlar, 40-50 derecede yıkanabilir. Hijyenle ilgili tereddüt yaşanırsa, 60 derecede boraks kullanılmasının, kaynatma etkisinde olduğu hatırlanabilir :)

Beyaz Çamaşırlar
Renkliler için yukarıda tarifi verilen aynı tarif uygulanır. Ama etkili sonuç için çivit, oksijen suyu, karbonatla ön yıkama benzeri destekler gerekebilir. Yine makinenin özelliğine ve kullanılan programa göre performans değişebilir. Deterjanın oranıyla da oynayarak pes etmeden birkaç deneme sonrasında karar vermek gerekir. 

Doğal deterjanlar, titanyum dioksit gibi kalıntı bırakan ve nano ölçekte kumaşın yapısını değiştirerek beyazlatan maddeler içermediğinden, beyaz çamaşırlar doğal süreç dahilinde bir süre sonra sararma eğilimi gösterebilir. Beyaz çamaşırlardaki bu sıkıntı için şu yöntemler denenmektedir:


  • Deterjan gözüne deterjan konulduktan sonra üzerine yarım bardak yüzde 3'lük seyreltilmiş oksijen suyu (hidrojen peroksit) ilave edilir.
  • Çamaşırlarda sararma başlamışsa çivit kullanılabilir. Deterjan gözüne deterjan konulur. Bir çay bardağı ılık-sıcak suyun içine bir çay kaşığı çivit konulup karıştırılır ve yumuşatıcı gözüne dökülür. 50-60 derecede makine çalıştırılır. Yıkama sonrası, yumuşatıcı gözünde kalıntı varsa temizlenir.
  • Makinenin ön yıkama bölümüne karbonat veya sirke atmak, lekeli beyaz çamaşırların daha temiz yıkanmasına katkı sağlar. 

Çamaşır yumuşatıcı:
Yumuşatıcı gözüne yarım çay bardağı kadar elma sirkesi konulur. Yumuşatıcı özelliği dışında, son durulama suyuyla birlikte aldığından ekstra hijyen de sağlayacaktır. Çamaşırlar asıldıktan sonra sirke kokusu kalmayacaktır ama yine de yumuşatıcı gözüne sirke koyulurken üzerine 5-6 damla lavanta yağı gibi uçucu yağlar eklenebilir. (Marketlerde satılan beyaz sirke şeffaf olduğu için risksizdir.)


Makine Temizleyici

Deterjan gözüne bir-iki yemek kaşığı limon tuzu konularak iki-üç ayda bir kez bulaşık ve çamaşır makinesi çalıştırılır.

Onlar sabunsa bu ne?


Piyasada sabun diye satılan birçok ürünün sabun olmadığını etiketine bakarak anlamak mümkün. En güvendiğiniz, üzerinde 'yüzde yüz zeytinyağı' yazan bir sabunun etiketini dikkatli bir şekilde kontrol ederek başlayabilirsiniz. Doğal sabunda sadece zeytinyağı gibi kaliteli bir veya birkaç yağ, su ve yağın sabunlaşmasını sağlayacak olan kostik bulunur.




Sabunla ilgili en çok tartışılan konulardan birisi kül suyuyla yapılan sabunun mu yoksa kostikle yapılan sabunun mu daha kaliteli olduğu konusudur. Araştırmalarım sonucunda ulaştığım bilgilere göre hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, tepkime sonrasında karışımı oluşturan malzemeler, kimyasal değişimle sabun ve gliserine dönüşüyor. Yeter ki karışımı oluşturan malzemeler doğru miktarlarda-oranlarda kullanılsın. Böylece tepkime sonrası ortaya saç ve cilt için kullanılabilecek, nemlendirici ve temizleyici özelliğinde olan gliserinli sabun çıkıyor. 


Kullanılan malzemeler:
Sızma zeytinyağı
Kakao yağı

Hindistan cevizi yağı
Memba suyu
Sodyum hidroksit (kostik)
Uçucu yağ
Hassas terazi
Termometre
Sabun kalıbı
Sabunlaşma için gerekli toplam süre: 5-6 hafta
piyasadaki bir sabunun içeriği







Lavantalı sabun




Genel itibariyle diğerleriyle aynı özellikte olup, sadece karışımın son aşamasında lavanta uçucu yağı eklenir. 






Portakallı sabun

Daha önceden kurutulmuş olan portakal kabukları, reaksiyonun son aşamasında eklenir.